Gerçek olamayacak kadar güzel!

Klasik olacak belki ama her güzel şey gibi tatilim de çabuk bitti! Kışın sabahın 4'ünde kalkıp işe giderken hayalini kurduğum, yaza doğru fırtına iki kişilik ailemizi vurduğunda ağlarken düşlediğim tatil bitti... Muhteşem anılar kaldı yine geriye...En güzellerinden biri kaldığımız koyun en ucunda keşfettiğimiz "keşfedilmemiş" iskeleydi. Akşam yemek yedikten, şehre gidip biraz turladıktan ve sonra kaldığımız otelin barında ikişer-üçer margaritaları mideye doldurduktan sonra kafamıza göre içkilerimizi alıp gittiğimiz iskele artık o anılarımızda...plaj için götürdüğümüz minder-sunbedleri serip gökyüzünde ışıl ışıl parlayan milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki yıldızların her birini teker teker sevdiğimiz iskele...Ve üstünde yüzlerce kilometre yol almayı başardığmız ama geride bana bel ve diz ağrıları bırakan Honda'nın emektar modeli Beat, scooter...
Dedim ya parça parça anlatmam lazım...Sevindiklerimi, üzüldüklerimi...Aslında otobüste hep bunları paylaşmanın hayalini kurdum...Ama şu şairin: Kulaklarımdan kan fışkırıncaya dek seninim İstanbul dediği Mega Köy'e gelince dağıldı yine mutluluk bulutlarım. İnanın kaçıp gitmek istiyorum nice "hayalle" -belki yeşilçam repliği gibi oldu ama- okumaya geldiğim İstanbul'dan...
Her neyse...İşte böyle...Tam 11 gün...Son gün iş yerimden arayıp "Ya bir iki gün daha gelmesen olur. Seni çok sıktık, dinlen biraz" demeleri de cabası...
Hey hat...tatil hayalleri de olmasa griye dönmüş ruhum!...
6 Bidilar:
Bir solukta okudum ne diyebilirim.. Ne güzel ki böyle tadına doyulmaz bir tatil yaşamışsın. Ne yazık ki bitmek zorunda ama o son kısımdaki bir iki gün daha gelmesen de olur kısmı harika:) Demek o yüzden geç kaldın, biz de burda merakta kalmıştık noldu diye.
La panse...Muhteşem bir tatildi evet...Aslında en güzeli şu "buralardan gitme" fikrinin nihayet gerçeğe dönüşmesiydi bence...Yaşadığım yerden öyle bunalmıştım ki.Ama yaşadığım o güzel 11 gün yine kendimden kaçmamı sağlamadı!Döndüm ve bu sabah yine 7.30'da uyandırıldım!Ve tabii öfke doldum! Aşk içinde kurduğumuz ev şimdi bana -deyim yerindeyse- mezar oluyor. Her sabah tepemizde boza pişiren 3-5 görgüsüz yüzünden sanki tarifsiz bir hastalığım varmış gibi içim daralarak ve ağlayarak uyanıyorum.Peki buradan niye gitmiyorum?Çünkü bu evde de çok güzel anılarım var.Aşkımla ilk yılbaşımızı, ilk evlilik yıldönümümüzü ...bütün "ilk" kutlamalrı, ilk mutlulukları, ilk acıları yaşadığım ev burası...Her zaman materyaller değil demek anılar da bağlıyor insanı.Ve bir de inat!Biliyorum...inat!!!
Neyse ben yine günlüğüme bir sayfa açıp tatili anlatmalıyım sanırım.Yaşamda güzel şeyler de olduğuna inancımı "tatilden döner dönmez" yitirmemek için.
Yaşamdaki güzel şeylere dair inancın sürebildiği kadar uzun sürsün inşallah. Güzel bir duygu olduğuna inanıyorum bunun. Ufak bir tatil bile olsa gittin bak.. Gidebiliyor demek ki insan ancak şimdilik bir dönüşle gittin. Yine de bir nefescik bile olsa değerdi bence ve değmiş zaten.
Her zaman materyaller değil demek anılar da bağlıyor insanı.
Ne kadar doğru..
Kesinlikle değdi...Dün yurtdışında birkaç pozisyona iş başvurusu yaptım mesela.Artık "ne istemediğimi" daha iyi biliyorum...
Bir gün burası "dönüş"üm değil "gidiş"im olur belki!
:)
Çok iyi ya, işte bu çok iyi.. Senin adına iyi dediğimi biliyorsun. Ne istediğini netleştiremiyorsan ne istemediğinden başlayarak üstünü çiz olasılıkların, en güzeli bu. Yazdıklarından bunu çıkarıyorum.
Belki de benim için de bir gidiş olur:) Ben de araştıracağım. Tatil tek sana değil, böyle yazmaya devam edersen bana bile yarayacak;-)
Birimiz hepimiz için;)
Yazmaya devam o zaman:)
Yorum Gönder
<< Home