Benim Hikayem

Hiç tanımadığınız birine dair içinizde uyanan o tuhaf merakın son noktasındasınız...

Pazar, Temmuz 31, 2005

Quote of the day!

Bugünkü ikinci post'um...Günün sözü...Bayıldım. İlgilenenler filozof "Zhuang Zi" üzerine yoğunlaşabilirler....

Happiness is the absence of the striving for happiness.

13 Bidilar:

At 8/01/2005, Blogger Tolga said...

Sevgili Wanna Run, okuduktan sonra ilk aklıma gelen bu site 'nin mottosuydu. Kimin mottosuna inanıcam ben şimdi ? :)

Aslında daha önceki özdeyişe de tam bir yorum yazmadığım için ikisini birleştirmek istiyorum çünkü zaten çok yakın ilgililer.

Şimdi demiş ki; mutluluk için mücadele vermek gerekir. Öbürü de demiş ki; bilgi, acı getirir. En temelde [mutluluk = acı * -1] dersek. İkinci denklemde acının yerine bunu koyalım ve -1'i sol tarafa alıp mutluluğu yalnız bırakalım. [Bilgi * -1 = Mutluluk] oldu. Yani bilgisizlik mutluluktur. Şimdi birinci denklemin sağ tarafı ile ikinci denklemin sol tarafını eşitliyoruz. Şöyle bi eşitlik çıktı [Bilgi * -1 = Mücadele]. Hö ? Bilgisizlik mücadele mi demek ? Pek anlamlı olmadı gibi. Aslında baştan kestiremediğim deli bi anlam çıktı. "Striving for happiness" yani mücadele(irdelemek, araştırmak vs.) zaten bilgi anlamına geliyor. Yani son durum [bilgisizlik = bilgi] oluverdi. Şöyle okuyabiliriz ; bilgisiz bir insan da mutlu olabilir, bilgili bir insan da mutlu olabilir. Peki en baştaki ikinci denkleme n'oldu. Hani bilgi acı getiriyordu ? Ne temeldeki iki denklem, ne de onların sadeleşmiş hali mutluluğun niceliği hakkında bilgi vermiyor, sadece varlığından bahsediyor. Şimdi buna nicelik ekleyebiliriz. Bilgi "bir kısım" acı verir şeklinde ele almak lazım. Ve bu "bir kısım" acı, bilgisiz bir insanın karşılaştığı acıdan muhtemelen daha yüksektir ama bu bedelin karşılığında alınan sürekli mutluluğun niceliği de yine bilgisiz bir insanınkinden daha yüksektir diyoruz ve oha böyle yorum mu olur diyerek şimdilik son veriyoruz. Bununla ilgili daha kapsamlı bişey yazcaz artık bi de şimdi.

Ahh birisi hep böyle seçmeler yapsa da üzerine konuşsak keşke :)

 
At 8/02/2005, Blogger Wanna Run said...

Sevgili Mushmula, sabahın ilk ışıkları ile uyanmış, sonra eski kanalına giderek birkaç gülen yüz (sahte de olabilir o kadar kurcalamayalım!) görmüş ve şimdi 13.00 bülteni için önündeki haberle bakışan bir insan olarak kurduğun denkleme ne kadar hayran kalsam da gösterdiğin çabaya layık bir yorum yapamayacağımı anlamış bulunmaktayım. 13.00 bültenine kadar ola ki buraya uğrarsan diye boş bırakmak istemedim. Bültenden sonra birşeyler katmak isterim yorumuna...Görüşeceğiz...Hi haa haa haaa(neden böyler kötü karakter gülüşü ile bitirmek istedim ki)

 
At 8/02/2005, Blogger Tolga said...

Aman efendim mesai saatinde zaman ayırıp cevap yazmış olmanız yeter. Umarım iyi geçmiştir. İzmirden seyredebiliyor muyuz ki ?

 
At 8/02/2005, Blogger Wanna Run said...

Türkiye'nin ve Avrupa'nın her yerinden;)
Ehem...bu arada...O sözün anlamını şu çeviriyle verebiliriz kanımca (çeviri birebir olarak adlandırılan türden değil mana çevirisidir efenim:) )

-Mutluluk, mutluluk arayışında lmadığımız anlarda hissettiğimiz şeydir...

Yani buradan mantıksal bir çıkarım yapıp şu mutluluk denen sahte vaadin peşinde koşmaktan vazgeçsek belki mutlu olabiliriz yani aslında mutluluk yoktur. Mutluluk arayışı sadece mutsuzluk getirir gibi bir sonuca varabiliriz (miyiz?)
Peki doğada zıddı varolan (bkz. mutsuzluk) ancak kendi varolmayan ( bkz. mutluluk ) birşey var mıdır (var olabilir mi?)
Ve son soru da: Acaba ben olmayan birşeyi aradığım için mi mutsuzumdur?
:)
Sanırım az çok zihin açıcı olacaktır:)

 
At 8/02/2005, Blogger Wanna Run said...

Yukarıdaki "lmadığımız" kelimesi pek tabii "olmadığımız" olacaktır. Comment'i delete etmektense buraya ekleyeyim comment sayısı da zengin dursun dedim;)
( Dürüstlük her zaman iyi midir?:) )

 
At 8/02/2005, Blogger Tolga said...

- Mutluluk arayışı sadece mutsuzluk getirir gibi bir sonuca varabiliriz (miyiz?)

Acemice yapıldığında mutlaka. E bunun çok da bi sistemi olmadığına göre öyle. İnsanın birşeyleri düşünecekse bunu hazmederek yapmalı. Yani adım adım gitmeliyim. Cevabını çözemeyeceğim bir soruyu çözmeye çalışmam mantıklı olur mu ? Bir çok ünlü düşünür bile bu hataya düşüp sonuç olarak hayatın anlamı sorusuna geliyor ve bu noktadan sonra ciddi anlamda depresif bir yaşayış sürüyor. Yani mutluluk arayanlar dünyanın en mutsuz insanları oluyor. Aramayan ise halinden memnun gibi. Aslında öyle değil tabi bu Indiana Jones'culuk gibi bişey. Herkes arıyor çoğu kişi çizdiriyor, bulan olursa da bize haber verecek değil. Belki anlatmaya çalışıyor 6300 km ötede birisi, takan var mı ? Önce mevcut bilgiyi hazmetmek lazım. Birçok budist öğretisinde öğrenciye bir adet kelime veriliyor ve öğrenci bu kelimeyi bilmem kaç kere tekrarlıyor. Sonra level atlıyor belki :) Birebir aynısı Islam'da da var. Aynen bu şekilde uygulayalım demiyorum ama fazla maymun iştahlıyız(m) galiba. Mümkün olduğunca yavaş gitmek lazım. Bu şekilde bilinç düzeyim mutlaka artacak ve bu düzeyde hissedeceğim huzur da bununla oratılı olacaktır.

 
At 8/02/2005, Blogger Wanna Run said...

İyimser bir yaklaşımın var. Ya da ben kötümser bir yorumlayıcıyım:) Mutluluk arayışından ne anladığımıza da bağlı bence. Hayatın anlamı gibi derin bir soru/n mu acaba mutluluk? Ya da hayatın anlamından bile daha mı aranılası? Ya da benim mutluluk dediğim şey senin/onun mutluluk dediği şeyle uzaktan yakından ilgili mi? Ya da mutluluk hakkında sadece mutsuz olduğumuzda mı düşünüyoruz? Ve hatta huzursuzluk ile mutsuzluğu arada karıştırıyor muyuz?Wow...ne çok soru çıkıyor bu alıntıdan:)

 
At 8/02/2005, Blogger Tolga said...

Tabi ki.. İyimserlik kilit nokta. Daha geçen yıl anladım iyimserliğin avantajlarını ki daha öncesinde oldukça pesimisttim. Bu da gerçek olmayan bir gerçekçilikten kaynaklanıyor. Çok fazla gerçekçi olmamak lazım.

Mutluluk ise tabii ki amaç. Ama eğlenmek anlamındaki mutluluk değil huzur anlamındaki mutluluk. Çünkü şuraya geliyo. Matrix'deki hain kel mutluluğu seçiyor gibiydi. Ben de kendime "aman tanrım yoksa ben de aynı durumda olsam mutluluğu mu seçerdim" diyordum. Ama şimdi farkettiğim şey öyle bi olay mutluluk getirmez ki o kel herif o hayal dünyasında da rahat durmayacak parasıyla sakat işlere karışacak ve orada da cehennemi yaşayacaktı. Alternate ending olsun bu da Matrix 1'e.

 
At 8/02/2005, Blogger Wanna Run said...

Ben de avantajlarını anladığım her şeyi hayata geçirebilsem keşke...Daha mutlu olmaz mıydım?:)

 
At 8/02/2005, Blogger Erol said...

Mutluluk yüce bir kavram değil ki.
Mutlu olmak ne demektir?

Ne istediğimizin farkında değiliz gibi, "Sürekli mutluluk" olamaz ki. Sürekli olan herşey sıkıcıdır, mutluluk dahi. Yaşadığımız hayat tüm duyguları içinde barındırır, özlem hissettirir ve özlenen duygu gelip çattığı anda aldığımız haz bize mutluluk verir.

Mutluluğu düşünüp sorguladığımız anlar haricinde bunu düşünmediğimiz için mutluyuzdur belkide.

İçimdeki mutsuzluğun! (düşünce -sorgu-arayış) zamanda ki ayrıntıları benim mutluluğumdur ve bu duygu, her duygu gibi bazen yaşanır.

(yahu yine bir sürü birşey karaladım. Wanna, buralardan gitme sakın ola, yoksa benim bazen ki mutluluklarım da gitmiş olacak seninle birlikte.. Mutluluk insanda dır, insandan gelir)

 
At 8/02/2005, Blogger Wanna Run said...

Yani bu söze ne denir ki artık: Yaşadığımız hayat tüm duyguları içinde barındırır, özlem hissettirir ve özlenen duygu gelip çattığı anda aldığımız haz bize mutluluk verir.
Pek doğru, pek pek doğru...
Ama, ama yine de....
(Genç kadın sorgulamayı sürdürür, deşmeden rahatlamaz zira:))

Ben bu coğrafyaan gitsem bile, bu blogdan daha bir süre gitmem herhalde;)

 
At 8/02/2005, Blogger Tolga said...

Hoşgeldin Erol, 3. bir bakış açısı yokmu diye düşünüyordum ben de. Çok hoş şeyler söylediklerin. Doğru da hepsi. Demişsin ki ; mutluluk da olur mutsuzluk da. Hayat kendi içinde bunu zaten dengeler. Doğru yorumlayabilmiş miyim ?

 
At 8/02/2005, Blogger Erol said...

Sen de hoşgeldin.

Sadeleştirirsek dediklerimi herhalde dediğin gibi birşey çıkıyor ki emin değilim. Ben bazen birşey kastetmem sadece okurum ve o an oluşan düşüncelerimi yazarım. Benim fikrim "Şu" dur, "Şu" nu nasıl açıklayayım diye düşünmediğimden olsa gerek.
Ya da sadeleşmişlik hâlini düşünmeden yazıyorum. Bak yine karışık oldu. -saat 23:00 ve halen şirketteyim. Mazur görün artık beni-

Soru işareti görünce dayanamıyorum !

 

Yorum Gönder

<< Home