Benim Hikayem

Hiç tanımadığınız birine dair içinizde uyanan o tuhaf merakın son noktasındasınız...

Çarşamba, Ağustos 03, 2005

Mutluluk ne ola?

Baktım hayatım ve anılarım ilgi çekmiyor ben de mutluluk üzerine alıntılarıma devam edeyim dedim:) Gece 4 saat uyuyabilmiş, kocasını 3 günlüğüne şehir dışına uğurlamış, akşam eve gitmek istemeyen, kendisini kalacak yeri olmayan kimsesiz biri gibi hisseden, başkasına kızan müdürüyle tartışmak zorunda kalan ben "mutluluk" kavramı üzerine düşünmeye devam ediyorum.

Buradan yakınız:

"The secret of happiness is to face the fact that the world is horrible, horrible, horrible." Bertrand Russell

Der ki:

"Mutlu olmanın sırrı dünyanın korkunç, korkunç, çok korkunç bir yer olduğu gerçeğini kabul etmekte yatmaktadır"

Bu benim "Direniş acı getirir. En büyük erdemlerden biri de 'kabullenmektir' " yönündeki görüşümü destekler bir laf değil midir sevgili okuyucular? Uygulayamam o başka. Ama akıntıya karşı kürek çekmek değil midir insanı mutsuz eden? Ya da uzak doğu öğretilerinde dedikleri gibi:

"Sert çubuk olma kırılırsın...Yumuşak çubuk ol"

Hmmm....Peki ya daha önce de sorduğum gibi ( bkz. "Quote of the Day - Yorum kısmısı) mutluluk yoksa, zıddı yani mutsuzluk nasıl olsun ki?

Huf! Başım dönüyor!

10 Bidilar:

At 8/03/2005, Blogger Tolga said...

Evet valla ama bu şekilde de çalışamıyorum ki. Bu tür yazılarının dozu gün aşırı olarak kalsın lütfen :)

Bilge bir adam çevresinde olan olaylara her zaman soğuk kanlılığını korur. Bir tanesine sormuşlar bütün gün burada olup herşeye kayıtsız kalmak yanlış değil mi, evinize bir katil gelmek istese onu da mı buyur edeceksiniz ? diye. Öyle.. Eylemsizlik bazen en iyi eyleme geçme yoludur. Gandhi'nin bütün olayı pasif direniş. Adam hiç kimsenin yapamadığı direnişi hiç bir şey yapmadan yaptı. Sert çubuk olmadı. "İşçiyiz haklıyız diyenler hata yapıyor, sussunlar otursunlar" demek de yanlış olur tabii. Bu bilge adamın uyguladığı yöntemi biz uygulamaya kalksak zaten baraşarılı olamayacaktık. Bazı durumlarda mecburen sert çubuk olmalıyız çünkü henüz daha iyisini yapamıyor olabiliriz. Sadece hedeflerden bir tanesi.

 
At 8/03/2005, Blogger Wanna Run said...

Hayatım bu hedeflere ulaşamayacağım kadar kısa olabilir? Bugünü mü bile kurtaramazken nasıl hedeflerime sadık kalırım? Sorarım sana Mushmula?:)

Bu arada benim bunalımlarım "gün aşırı" değil günlük ve hatta anlık geldikleri için
( misafirlerden bahseder gibi oldu:) ) buraya kusuyorum onları...
Ya da bir başka deyişle:

Ben çalışamıyorum siz de çalışamayın:)

 
At 8/03/2005, Blogger Erol said...

Hay Allah yine mi :)

Birçok duygu barındırır ya insan içinde. Öfke, sevinç, hüzün, merhamet, acı v.b gibi duygular var ki adı konmuş. Mutluluk diye bir kavram var ise kendi de vardır. Peki, mutluluk bu duyguların neresindedir? Ya da mutluluk bir duygu mudur?

Mutluluk arayışının halen gereksiz olduğunu düşünüyorum. Yüce bir kavram değildir diyorum. “Huzur” u arıyor olabilirim. Huzur un karşılığı mutluluktur da. Ama ben mutluluğu aramıyorum.

-Sevgilim mutlu musun?
-Evet hem de çok.
-Neden mutlusun peki, nedir seni mutlu eden.
-!!

İşte bu soru sorulduğu anda, verilecek tarif nasıl ki cevap olamıyorsa ve yansıtmıyorsa mutluluğu, mutlulukta tarifsiz bir karmaşık duygular bütünüdür. Yanlış sorular ve/veya sorgular mıdır bizi içimize düşüren, doğru giden yol zıtlıktan mı geçer, zıt olan, olmayanı anlamlı kılan mıdır? E, bu durum da zıt dediğimiz “şey” in zıttı da dediğimiz “şey”değil midir? Dolayısıyla, mutluluğa giden yol mutsuzluktan geçiyor diyebilirsek ve mutsuz isek mutluluktan uğramışızdır buralara. Yaşayıp bitirmiş olabilir miyiz mutluluğu?


bir şiirdir belki de
neyse o içine düştüğün
düştüğüm düştüğü....

uykun ellerinde
gecenin koynunda
savrulurken her seferinde
kendi kendine
salakça sözler verdiğin
yeminler ettiğin defalarca
defalarca gittiğini sandığın
neyi fırlatmıştın ki
hep döner benine

Bak yine uygun bir şey buldum yazdıklarımdan, buralara :)

 
At 8/03/2005, Blogger Wanna Run said...

Mutluluktan kastın "sanırım" huzur. Ama dikkat ediniz "sanırım" diyorum. Peki o zaman ne olduğunu bile bilmediğim birşeyi arıyor olabilir miyim?Hmmm..Yoo hayır. "Mutluyum" dediğim çok an oldu. Ki çok da geçmişte kalmadı bu anlar. Demek ki "mutluluk" kelimesinin kavramsal karşılığına oturttuğum bir duygum/hissiyatım olmuş benim de. E o zaman "benim" mutluluk dediğim şey var demek ki. Ama "senin/onun" mutluluk dediği şey "benim" için yok. Kimse için bir dğer kimsenin "mutluluğu" mutluluk olmayabilir.
Belki de "mutsuz" olduğum anlarda daha önce ayak bastığım "mutluluk" topraklarını aradığım için daha da acı veriyor hayat bana. Huf!


bir şiirdir belki de
neyse o içine düştüğün
düştüğüm düştüğü....

uykun ellerinde
gecenin koynunda
savrulurken her seferinde
kendi kendine
salakça sözler verdiğin
yeminler ettiğin defalarca
defalarca gittiğini sandığın
neyi fırlatmıştın ki
hep döner benine


Bak yine yansıtmışım bir ayna gibi, senin dediklerini:) (Yine kendime yonttum ya, bravo bana:))

 
At 8/03/2005, Blogger Tolga said...

@wanna : Olur mu hiç hayat kısa. 50'sinde anlasam bazı şeyleri çözsem fazla bile. Bazen şöyle düşünüyorum. Hepimizde öyle bir potansiyel var ki ; biranda bütün evrenin bilgisine ulaşabiliriz. Sadece nasıl yapacağımızı bilmiyoruz. Ve hiçbir zaman bilemeyeceğiz de.. Bildiklerimize sadık kalmak ise gerçekten zor. En basitinden yalan söylemek çok kötü birşey diyoruz. Ama bunu bile beceremiyoruz. Aslında bilmiyoruz da ondan. Söylediğimiz şeye inanmıyoruz. Yalan söylemek kötü birşey derken dürüst olduğumu sanıyordum ya.. Bir de gerçekten dürüst olayım bakalım. Bence yalan söylemek güzel birşey. Sevmediğim birisi ile buluşmaktan kurtulabiliyorum. Sıkılacağım bir ortamdan uzak durabiliyorum. Gerçekten yalan söylemenin kötü olduğuna inansam neden yapayım ki. Yoksa yine de söyler miydim acaba ? ;)

@erol : Amaç yüce bir mutluluk formülü keşfetmek değil tabii ki. Sadece "Bilmek istemek" .Bilim adamı neden atomun formülünü araştırıyorsa o nedenden. Din adamı hergün neden ruhunu dahada derine kazıp birşeyler arıyorsa ondan. Dün akşamki belgeseli neden izlediysem ondan. Zengin olmak için değil. Cennete girmek için değil. Sadece bilmek için...

 
At 8/03/2005, Blogger Erol said...

"Mutluluk" sözünü tekrarlayalım 10 kez 20 kez ve bir an da sözlüğe yabancılaşmaya başlıyoruz tekrar sırasında..

Yüce bir mutluluk değil tabiki aradığın(m)ız, çünkü yüce değil.

"An" ım uymuyor şu anda. Bilmek istenilen şey, "sevdiğiniz birinin size hediye uzattığı an". Yok yani öyle aham şaham Heyoo, Yihuu, Yuppi gibi bir süreklilik, hergün doğum günüm olsun ve hergün tekrar doğayım.

Wanna Run'ın dediği gibi, göreceli bir kavram mutluluk, "güzel" kavramı gibi..

Wanna,
"Hay Allah yine mi ya" der iken direk bu şiir geldi aklıma, hem gece yalnızken hem de aynı yerde takılmışken ;)
Şiir de sana hediye olsun benden, mutluluk adına ;)

 
At 8/03/2005, Blogger Wanna Run said...

* Mushmula, Gerçekten yalan söylemenin kötü olduğuna inansam neden yapayım ki. Yoksa yine de söyler miydim acaba ? ;)
Bu da ayrı bir topic olur hani:)

* Erol, aldım o zaman şiiri. Sandığa (bloga) sakladım. Demek "hay Allah yine mi?" haaa?:) Yine!:)

 
At 8/03/2005, Blogger Tolga said...

* Mushmula, Gerçekten yalan söylemenin kötü olduğuna inansam neden yapayım ki. Yoksa yine de söyler miydim acaba ? ;)
Bu da ayrı bir topic olur hani:)

Olur da, bana post attırmıyorsunuz ki kuzum. Bu kadar aktif olmayalım lütfen. Buarada bi-kaç ("kaç" 'ı sonradan eklediğim belli olmuyordur umarım) soru işareti daha koysam fazla mı olur acaba ?

Şöyle bi düşünün 10 saniye mutluluk diye düşünürken gözler sol tarafa mı bakıyor sağ tarafa mı bakıyor ? İkinci olarak yukarı mı bakıyor aşağı mı bakıyor ? Okumayın burayı düşünün bi. (Pişt, okuma)




Ben sağ yukarı bakıyorum. Neydi beden dilinde yanlış hatırlamıyorsam sağ yukarı olmayan ve hafızada canlandırılmaya çalışan birşey için kullanılıyordu. Hmm...

 
At 8/03/2005, Blogger Wanna Run said...

Mushmula, aşağı bakınca ne oluyormuş?:)

 
At 8/03/2005, Blogger Tolga said...

Du bi bakalım o zaman, yalan olmasın. Hımm.. Humm... Şöyle :

Sol yukarı : Görsel hatırlanan
Sağ yukarı : Görsel yapılanmış
Sol kulağa doğru : İşitsel hatırlanan
Sağ kulağa doğru : İşitsel yapılanmış
Sol aşağı : Kendi kendine konuşma (Psycho Mode)
Sağ aşağı : Hissetme, dokunma

Direk aşağı baktığında ise freudyen oluyormuş diye duydum :)

 

Yorum Gönder

<< Home