Yaşam sandığım şey üzerine...
İşte bitti. Tatil nasıl olduğunu anlayamadığım kadar çabuk bitti. Ve bayram boyunca günlük güneşlik olan İzmir'den güneşe doyamadan dönmek zorunda kaldık. Herkes tatilin son gününü evinde dinlenerek geçirirken ben işe gittim tabii. Medyada olmayı ben istemedim mi? Bu sektörde olduğunda hayatında hiçbir sorunun olmaması gerektiğini düşünemeden ben yapmadım mı bu seçimi? Dinlenecek, sakinleşecek, uzaklaşacak fırsatım olmayacağını bilseydim başka birşey mi yapardım? Bilmem ki... Ama yorgunum. Bu bloga yazmaya başladığımdan beri de yorgun ve öfkeliyim. Belki de herşeyden çok kendime. Duygularımı bir türlü kontrol edemememe kızıyorum belki. Evdeki gürültüyle yaşayamamama, trafikte öfkemi kusup rahatlamaya çalışmama, kendimi cezalandırırcasına yemek yememe ve evin tek bir bölümüne sıkışıp sırf o nefret ettiğim insanların seslerini duymamak için hasta olup yatmak zorunda kalmamak için dua etmeme kızıyorum belki de... Belki kimseye önemli gelmeyen bu sorunların benim içimde birike birike dev bir çığa dönüşmüş olmasına ve artık beni nefes alamayacak duruma getirmesine öfkeleniyorum. Ne bileyim. Kendimi suçlamak en kolayı belki de. Başkalarını suçlasam da birşeyi değiştiremeyeceğimi bildiğimden belki de. Offf..Bilemiyorum. Yurtta kaldım yılllarca... 500 kızın sürekli hareket halinde olduğu bir binada uyudum da, şiirler de yazdım, ödevler hazırladım. Ama şimdi bir çocuğuyla sürekli evi tavaf eden tek bir kadının gürültüsüne dayanamıyorum. Kimseyle paylaşamıyorum, kimseye anlatamıyorum. Bunun da bildik bir söylem olduğunun farkındayım. Kimileri sürekli kimsenin kendilerini anlamadığını savunur ya. Onlara mı benziyorum ne? Ama ironiktir ki hakikaten yaşadığın yerden nefret etmenin insanı nasıl kemirdiğini başka sorunlarla (hastalıkla, işsizlikle, parasızlıkla) boğuşan insanlara anlatmak güç oluyor. Üstelik kısa süre sonra ölebileceğimi de biliyorum. Vücudumda çıkan tuhaf şeyler bu sıkıntının meyvesi belki de. Yine de ölümden dahi korkamıyorum. O kadar sıkıldım... O kadar! Belki arada sırada kendime öleceğimi hatırlatmalıyım. Huzur aratken geçen bu vaktin bile benim için lüks olduğunu düşünmeliyim. Hiçbirşeyin bana da kalmayacağını. Ölümün beni tüm mutluluk ve huzur arayışımdan habersiz çekip alacağını düşünmeliyim, kimbilir...
İşte bir tatil sonrası kafamdaki sanrılar. Bu kültüre, bu şehre, bu insanlara giderek yabancılaşıyorum. Anlam veremediğim kadar duyarsız ve içgüdüsel hareket ediyorlar. Bir çıkış görmek istiyorum. Çoook ama çook ihtiyacım var!
Peh...
0 Bidilar:
Yorum Gönder
<< Home