Gerçek-çi-lik...
Bu aralar tarif olunamaz bir gerçekçilik sardı beni. Yani gerçekçilik olduğunu sanıyorum en azından:) Eskiden sevdiğim kurgu filmler sarmıyor mesela beni. "Aman da o ordan atladı mı ölmez miydi? Bu da çok fantastik olmuş, vs." konuşup duruyorum film boyunca. Adı üstünde "fictive" şeyler bunlar. Eskiden pek güzel keyif alıyordum bunlardan. "Aman da efekte bak. Ooo sahne güzel kotarılmış" falan. E ne oldu şimdi? Her cümlemin altında bir "gerçekçi olalım lütfen beyler!" tavrı yatıyor. "Hmmm evet yazın güzel bir tatil yapabiliriz ama kendimi maddi bir sıkıntının içine atmak istemiyorum. Gerçekçi olalım. Şimdi o kadar masraf yaparsam yaz sonunda işi bırakma planlarım da suya yatar!" Bu gördüğünüz son kurduğum "gerçekçi" cümlelerden biri mesela! Haydaaa! Hayal kuramıyorum artık ama! Kimi zaman para, kimi zaman iş, kimi zaman sorumluluklar, hastalıklar vs... Sonu var mı ?
YOK!
Aslında bunun salt bir gerçekçilikten daha vahim kökleri olabileceğinden endişeliyim. Ne kökü mü? Kötümserlik tabii ki!
Yani şöyle düşünelim: Gerçekçilik diye adlandırdığımız şey ile kötümserliği birbirinden ayıran nedir? Ne zaman "gerçekçi" davranmaya çalışsam aslında "kötümserlik" yaptığım düşüncesine kapılıyorum zira! Gerçekten ufak sapmalarla ayrılmaya başladığımda daha iyimser yorumlar yapabiliyorum, bir başka deyişle. Ne biliyorum ki zaten tatilden sonra ne olacağını? Ya da o tatili planladığım şekilde yapabileceğimi? Ama gerçekçilik diye adlandırdığım "ince hesapçılık" yüzünden kıpırdayamıyorum. Artık risk de almak istemiyorum çünkü. "Risk-free" olamaz tamam yaşamım, ama "less risky" olabilir pek tabii, değil mi?
Uzun lafın kısası aslında bu gerçekçilik dediğimiz meret bir çeşit kötümserlik bence. Çünkü gerçekleri görmeye başladığımızda öyle sert bir tablo çıkıyor ki karşımıza kötümser olmamak elde değil. Yani belki de GERÇEKte hayat öyle KÖTÜ ki, GERÇEK-Çİ-LİK bunu yüzümüze vuruyor sadece.
0 Bidilar:
Yorum Gönder
<< Home